Yehudi Menuhin (1916 yılında New York'ta Rus Yahudisi anne babadan doğdu ve
1999 yılında Berlin'de öldü.) yirminci yüzyılın en ünlü kemancılarından ve
orkestra şeflerinden biriydi. Ama aynı zamanda da büyük bir hümanist ve barış
insanıydı.
C. Chaplin'i, J. Nehru'yu, I. Gandhi'yi, M. Dietrich'i, I.
Stravinski'yi; tanıdı, bütün dünyada devlet başkanlarının ve kraliyet erkânının
saygın dostu oldu. Menuhin, Louis Persinger'in, Georges Ensco'nun ve Adolf
Busch'un öğrencisiydi.
Harika çocuk olarak daha olgunluk çağında kendini gösterdi, müzikal rahatlığı
ve keman çalışındaki derinlik, son derece dolu bir kariyer boyunca dehasının
damgası oldu: Yedi yaşında New York'taki Carnegie Hall'de verdiği ilk konser, on
bir yaşında ilk Avrupa konserini Paris'te verişi, on üç yaşında Berlin Filarmoni
Orkestrası'yla birlikte Bruno Walter'in yönetiminde Bach, Beethoven ve Brahms
çalışı. Konserden sonra Albert Einstein ona şunu söyler: "Artık gökte bir Tanrı
olduğunu biliyorum." Menuhin seksen yaşında yüz on konser verir.
1962 yılında İngiltere'de Yehudi Menuhin okulunu kurar.
1965 yılında Order of the British Empire şövalyelik unvanını alır. 1970'li
yıllarda Unesco'nun uluslararası müzik konseyine başkanlık eder.
1980'li yıllarda Stephane Grappelli'yle birlikte caz kayıtları yapar. 1985
yılında, Britanya yurttaşı olur ve onursal şövalye unvanı şövalyeliğe dönüşür.
1993 yılında, Baron Menuhin of stoke d'Abernon soyluluk unvanı verilir –
kalıtımsal olmayan life peer unvan.
1980 yılında bütün dünyadaki yetenekli genç müzisyenleri destekleyen Yehudi
Menuhin Foundation'ı kurar. Bu vakfın ödül verdikleri arasında Nigel Kennedy ve
Jorge Chaminé gibi önemli isimler yer alır. Bu büyük hümanist daima yoksulların
yanında olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı sırasında dünyanın her yerinde yüzlerce konser vermiş,
son dönemde Kosova'da barış için konserler vermiştir. Çingenelerin ve dünyanın
her yerindeki etnik azınlıkların da yanında yer almıştır. Yaşamının sonunda
"Avrupa Kültürler Parlamentosu" kurdu.
6 Mayıs 2017 Cumartesi
Wole Soyinka
1934 yılında Batı Nijerya'daki Isara köyünde doğmuş olan Wole Soyinka 1986 yılında Nobel Edebiyat ödülü alan ilk Afrikalı yazar oldu. Ülkesindeki edebiyat çevrelerinin ötesinde saygı gören Soyinka, diktatör Sani Abacha'nun 1995 yılında yazar Ken Saro Wiwa'yı infaz ettirdiği Nijerya'daki politik olaylar üzerine fikir belirtmekten hiç vazgeçmedi. Kendisi de defalarca Nijerya'da hapse atılan Soyinka, Kaduna hapishanesinde iki yıl tecritte kaldı. Ardından Paris'te, New York'ta ve Los Angeles yakınlarında yaşadı. 1998 yazında Abacha'nın ölümünden sonra Wole Soyinka geçici süreler kalmak üzere Nijerya'ya geri döndü. Özellikle Aké, les années d'enfance (Belfond, 1994) adlı romanıyla uluslararası alanda büyük başarı kazandı. Roman, çocukluk anısı biçiminde, kıta geleneği ile Avrupa değerlerinden etkilenen bir burjuvazi arasında, Afrika toplumunun yoğun bir görünümünü sunar.
Sırasıyla Nijerya'da, Gana'da, Birleşik Krallık'ta ve Amerika Birleşik Devletleri'nde ders verirken trajedi ve komediler, şiirler, romanlar ve otobiyografik metinler yazdı. Wole Soyinka 1997 yılında, kurucularından biri olduğu Uluslararası Yazarlar Parlamentosu'nun başkanı oldu. Günümüzde, tehdit altındaki ya da sürgündeki yazarlar için tüm dünyada barınak sağlamayı görev edinmiş The North American Network of Cities of Asylum'un başkan yardımcısıdır (başkanı Russell Banks ve başkan yardımcısı da Salman Rushdie'dir). Alfred Jarry'nin Ubu Roi'sı tarzında yazılmış Baabou roi adlı piyesi, diktatör Sani Abacha'yı ve çılgınca katliamlarını sahneye koyar.
Ayrıca, Ibadan, les années pagaille'ın (Actes Sud, 1997) yazarıdır. Bu otobiyografik "doküman-roman"da yazmaya başlamasını ve ülkesinin bağımsızlığa kavuşmasını anlatmaktadır.
Şu eserleri de belirtebiliriz: Les interprètes (Présence Africaine, 2000), Cycyles sombres (L'Harmattan, 2004), Afriques: Climat de peur (Actes Sud, 2005), Baa bou roi (Actes Sud Papiers, 2005), Collected Plays (Oxford University Press, 2006).
Sırasıyla Nijerya'da, Gana'da, Birleşik Krallık'ta ve Amerika Birleşik Devletleri'nde ders verirken trajedi ve komediler, şiirler, romanlar ve otobiyografik metinler yazdı. Wole Soyinka 1997 yılında, kurucularından biri olduğu Uluslararası Yazarlar Parlamentosu'nun başkanı oldu. Günümüzde, tehdit altındaki ya da sürgündeki yazarlar için tüm dünyada barınak sağlamayı görev edinmiş The North American Network of Cities of Asylum'un başkan yardımcısıdır (başkanı Russell Banks ve başkan yardımcısı da Salman Rushdie'dir). Alfred Jarry'nin Ubu Roi'sı tarzında yazılmış Baabou roi adlı piyesi, diktatör Sani Abacha'yı ve çılgınca katliamlarını sahneye koyar.
Ayrıca, Ibadan, les années pagaille'ın (Actes Sud, 1997) yazarıdır. Bu otobiyografik "doküman-roman"da yazmaya başlamasını ve ülkesinin bağımsızlığa kavuşmasını anlatmaktadır.
Şu eserleri de belirtebiliriz: Les interprètes (Présence Africaine, 2000), Cycyles sombres (L'Harmattan, 2004), Afriques: Climat de peur (Actes Sud, 2005), Baa bou roi (Actes Sud Papiers, 2005), Collected Plays (Oxford University Press, 2006).
Tu Wei-ming
Tu Wei-ming (doğum 1940) Çinli bir tarihçi ve filozoftur, yeni-Konfüçyüsçülüğün uzmanıdır. Ocak 1996'da Harvard'daki Yenching Enstitüsü'ne yönetici olarak atandı. Harvard mezunu olan Wei-Ming Princeton ve Berkeley üniversitelerinde Çin tarihi ve felsefesi dersleri verdi.
1981'den beri Harvard'da ders vermektedir. Uygarlıklar arası diyaloğu kolaylaştırmak amacıyla Kofi Annan ve BM tarafından davet edilen "Önemli Şahsiyetler Grubu" ve Amerikan Bilim Sanat Akademisi üyesidir. Araştırmaları Konfüçyüs hümanizmasına, Çin'in entelektüel tarihine, Çin'in felsefi geleneklerine ve Asya'nın dinsel düşüncesine yöneliktir.
Tu Wei-Ming 2006 yılında Davos Ekonomi Forumu'na katılmıştır. Yazmış olduğu beş ciltlik Çin felsefe tarihi 2001 yılında Çin'de yayımlandı. İngilizce kitaplar da yayımladı. Bunlar arasında: Neo-Confucian Thought: Wang Yang-Ming's Youth; Centrality and Communality; Humanity and Self-Cultivation: Essays in Confucian Thought; Selfhood as Creative Transformation; Way, Learning, and Politics: Essays on the Confucian Intellectual; Confucianism and Human Rights; Confucian Traditions in East Asian Modernity: Moral Education and Economic Culture in Japon and the Four Mini-Dragons.
1981'den beri Harvard'da ders vermektedir. Uygarlıklar arası diyaloğu kolaylaştırmak amacıyla Kofi Annan ve BM tarafından davet edilen "Önemli Şahsiyetler Grubu" ve Amerikan Bilim Sanat Akademisi üyesidir. Araştırmaları Konfüçyüs hümanizmasına, Çin'in entelektüel tarihine, Çin'in felsefi geleneklerine ve Asya'nın dinsel düşüncesine yöneliktir.
Tu Wei-Ming 2006 yılında Davos Ekonomi Forumu'na katılmıştır. Yazmış olduğu beş ciltlik Çin felsefe tarihi 2001 yılında Çin'de yayımlandı. İngilizce kitaplar da yayımladı. Bunlar arasında: Neo-Confucian Thought: Wang Yang-Ming's Youth; Centrality and Communality; Humanity and Self-Cultivation: Essays in Confucian Thought; Selfhood as Creative Transformation; Way, Learning, and Politics: Essays on the Confucian Intellectual; Confucianism and Human Rights; Confucian Traditions in East Asian Modernity: Moral Education and Economic Culture in Japon and the Four Mini-Dragons.
Stephen Jay Gould
İnsanlığın tarihinde günümüze dek üç büyük aşağılanmadan söz edilir: Kopernik, dünyayla birlikte insanı da evrenin merkezi olmaktan çıkardı. Darwin insan varlığının soykütüksel tarihini hayvanlar âleminin bir yerlerinden başlattı. Freud, bilinçdışının keşfiyle birlikte, insanın kendi evinin hakimi olmadığını anladı. Zoolog ve jeolog Stephen Jay Gould (1941 yılında New York'ta doğdu, 2002 yılında öldü) ise bize bir başka aşağılanma ayırmıştır: İnsan demektedir, ne yaratılışın tacıdır ne de evrimin doruğu. "Hata", Gould'a göre, yeryüzündeki hem en basit hem de en eski yaşam biçiminden, bakterilerden kaynaklanır. Çokhücreli yaşam biçimleri, balıklar, kuşlar, memeliler ve hatta insan kuşkusuz ki son derece karmaşık olgulardır, ama, Gould'un argümanı şudur ki, insan "evrimin devasa soykütük ağacındaki önemsiz küçücük bir dal"dan başkası değildir. Diğer deyişle, "yüksek" canlı yaratıklar ancak bir tesadüfün sonucunda oluşmuşlardır.
Stephen Jay Gould Harvard'da jeoloji profesörüydü, Harvard'daki karşılaştırmalı zooloji müzesinde paleontoloji bölümünde omurgasızların konservatörü ve bilimler tarihi bölümünde yardımcı üyeydi. 1996 yılında New York üniversitesinde biyoloji dalında araştırmacı profesör oldu. Fransızcada yayımlanmış eserleri: Comme les huit doigts de la main (Point-Seuil, 2000), L'éventail du vivant (Point-Seuil, 2001), La vie est belle (Points-Seuil, 2004) ve La structure de la théorie de l'évolution (2006).
Stephen Jay Gould Harvard'da jeoloji profesörüydü, Harvard'daki karşılaştırmalı zooloji müzesinde paleontoloji bölümünde omurgasızların konservatörü ve bilimler tarihi bölümünde yardımcı üyeydi. 1996 yılında New York üniversitesinde biyoloji dalında araştırmacı profesör oldu. Fransızcada yayımlanmış eserleri: Comme les huit doigts de la main (Point-Seuil, 2000), L'éventail du vivant (Point-Seuil, 2001), La vie est belle (Points-Seuil, 2004) ve La structure de la théorie de l'évolution (2006).
Samuel Huntington
Samuel Huntington (1927'de Minneapolis, Minnesota'da doğdu) dünyanın en tanınmış siyaset bilimcilerindendir. Harvard Üniversitesi'nde siyasal bilimler profesörü olarak, John M. Olin Institute of Strategic Studies'i yönetmektedir. Huntington 1960'lı yıllarda Değişim Halindeki Toplumlarda Siyasal Düzen adlı yayınıyla tanındı. Aynı zamanda, 1976 yılında Üçyanlı Komisyon tarafından yayımlanan "Demokrasilerin Yönetilebilirlikleri" raporunun yazarlarındandır. Jimmy Carter'ın başkanlığı döneminde Beyaz Saray'a danışman olarak atandı.
Huntington Foreign Policy'nin kurucusudur. 1993 yılında Foreign Affairs'daki bir makalede Batı uygarlıkları ile diğer uygarlıklar arasındaki çatışmayı öngörerek dünya çapında ün kazandı. Bu makale daha sonra bir kitap halini aldı (1996). 11 Eylül onun jeopolitik görüşünü ve yirmi birinci yüzyılın merkezi politik aktörlerinin uygarlıklar olacağına dair tezini ön plana çıkardı. Son yıllarda Samuel Huntington, dünyanın ekonomik ve politik gelişimi üzerindeki kültürel etkiler temel sorunu üzerinde çok çalıştı (Lawrence Harrison'la birlikte Culture Matters). Çok sayıda kitabın yazarıdır. Bunlardan en bilinenleri: Le choc des civilisations (O. Jacob, 2007) ve Qui sommes-nous? Identité nationale et choc des cultures (O. Jacob, 2004). Bu sonuncu eserde kimliğin temelini, özel olarak da yeni bir göçmen dalgasıyla karşı karşıya olan Amerikan kimliğinin temellerini analiz etmektedir.
Huntington Foreign Policy'nin kurucusudur. 1993 yılında Foreign Affairs'daki bir makalede Batı uygarlıkları ile diğer uygarlıklar arasındaki çatışmayı öngörerek dünya çapında ün kazandı. Bu makale daha sonra bir kitap halini aldı (1996). 11 Eylül onun jeopolitik görüşünü ve yirmi birinci yüzyılın merkezi politik aktörlerinin uygarlıklar olacağına dair tezini ön plana çıkardı. Son yıllarda Samuel Huntington, dünyanın ekonomik ve politik gelişimi üzerindeki kültürel etkiler temel sorunu üzerinde çok çalıştı (Lawrence Harrison'la birlikte Culture Matters). Çok sayıda kitabın yazarıdır. Bunlardan en bilinenleri: Le choc des civilisations (O. Jacob, 2007) ve Qui sommes-nous? Identité nationale et choc des cultures (O. Jacob, 2004). Bu sonuncu eserde kimliğin temelini, özel olarak da yeni bir göçmen dalgasıyla karşı karşıya olan Amerikan kimliğinin temellerini analiz etmektedir.
Régis Debray
Yazar ve filozof Régis Debray 1940 yılında Paris'te doğdu. Avukat bir baba ile bir direnişçi olan ve gelecekte de Gaulle'cü bir senatör olacak Janine Alexandre-Debray'ın oğludur. Debray felsefe tezini 1961 yılında Sorbonne'da vererek New York'a gider. 1962 yılında Venezuella'daki gerilla üzerine bir belgesel çekmek için gerilla gibi yaşayacaktır. Fransa'ya geri döndüğünde, başka şeylerin yanı sıra Sartre'ın dergisi Les Temps Modernes'de Latin Amerika'daki kurtuluş mücadelesi üzerine metinler yayımlar. Nisan 1967 yılında Debray Bolivyalı subaylar tarafından tutuklanır ve otuz yıl hapse mahkûm edilir, uluslararası bir protesto kampanyasının ardından üç yılın sonunda hapisten çıkar. Tutukluluk döneminden sonra Debray Şilili şair Pablo Neruda'nın evinde yaşar ve burada Salvador Allende'yle uzun bir söyleşi gerçekleştirir. Daha ileride, Debray kendi devrimci geçmişiyle arasına açık seçik bir mesafe koyar. 1981 yılında François Mitterrand'ın zaferinden sonra, başkanın Üçüncü Dünya işlerinde danışmanı olur. Regis Debray, medyaya –mediyolojinin kurucusudur– ve yakın dönemde de dine yönelik çok sayıda deneme yayımladı.
2002 yılında Din Bilimleri Avrupa Enstitüsü'ne başkan olarak atanır. 2005 yılında Médium, transmettre pour innover adlı dergiyi Babylone yayınlarından çıkartmaya başlar. Belli başlı eserleri arasında şunları sayabiliriz: Le Pouvoir Intellectuel en France (Ramysay, 1979), Vie et mort de l'image (Gallimard, 1992), Dieu, un itinéraire (O. Jacob, 2002, Combourg Ödülü), Le Feu Sacré. Fonctions du Religieux (Fayard, 2003), Aveuglantes Lumières. Journal en clair-obscur (Gallimard, 2006).
2002 yılında Din Bilimleri Avrupa Enstitüsü'ne başkan olarak atanır. 2005 yılında Médium, transmettre pour innover adlı dergiyi Babylone yayınlarından çıkartmaya başlar. Belli başlı eserleri arasında şunları sayabiliriz: Le Pouvoir Intellectuel en France (Ramysay, 1979), Vie et mort de l'image (Gallimard, 1992), Dieu, un itinéraire (O. Jacob, 2002, Combourg Ödülü), Le Feu Sacré. Fonctions du Religieux (Fayard, 2003), Aveuglantes Lumières. Journal en clair-obscur (Gallimard, 2006).
Raimon Panikkar
En büyük din filozoflarından biri olan Raimon Panikkar 1918 yılında Barselona'da, Katolik bir İspanyol anne ile Hintli bir Hindu babadan doğdu. Doğa bilimleri, felsefe ve teoloji diploması alarak, Harvard ve Kaliforniya üniversitelerinden Roma'ya ve Hindistan'daki Varanasi Üniversitesi'ne dek dünyanın en iyi üniversitelerinde dersler verdi. Uluslararası bir üne kavuşmasına yol açmış olan yayınlarının yanı sıra rahip olarak ve Hinduist olarak faaliyetleri onu kültürler ve dinler arası buluşmalar alanının en özgün düşünürlerden biri yaptı. Kültürler arası ve dinler arası diyaloğun teorisyeni ve pratisyenidir, zamanımızın uygarlığının en büyük eleştirmenlerinden biridir.
Batı dünyası ile Doğu bilgeliği arasında "salcı" olan Raimon Panikkar farklı dillere çevrilen kırktan fazla kitabın yazarıdır. Bugün Katalonya dağlarına çekilmiş olan Raimon, çağdaş dünyaya bakışı meditasyondan ve sessizlikten beslenmektedir. Fransa'da çıkmış eserleri arasında şunları sayabiliriz: Albin Michel yayınlarında Entre Dieu et le cosmos. Une vision non dualiste de la réalilité (1997); Actes Sud yayınlarının "Le souffle de l'esprit" dizisinden Une christophanie pour Notre temps (2001) ve Initiation aux Veda (2003); 2007 yılında "Spiritualité" dizisinden La plénitude de l'homme.
Batı dünyası ile Doğu bilgeliği arasında "salcı" olan Raimon Panikkar farklı dillere çevrilen kırktan fazla kitabın yazarıdır. Bugün Katalonya dağlarına çekilmiş olan Raimon, çağdaş dünyaya bakışı meditasyondan ve sessizlikten beslenmektedir. Fransa'da çıkmış eserleri arasında şunları sayabiliriz: Albin Michel yayınlarında Entre Dieu et le cosmos. Une vision non dualiste de la réalilité (1997); Actes Sud yayınlarının "Le souffle de l'esprit" dizisinden Une christophanie pour Notre temps (2001) ve Initiation aux Veda (2003); 2007 yılında "Spiritualité" dizisinden La plénitude de l'homme.
Philip Johnson
Philip Johnson (1906'da Ohio Cleveland'da doğdu. 2005 yılında, doksan sekiz yaşında Connecticus'daki ünlü Glass House'unda öldü.) modern mimarinin önemli figürlerinden biriydi. Modernist hareketin öncüsü olarak tanındı, aynı zamanda postmodernizmin ve yapısökümcülüğün de habercisi oldu. Yeteneği sayesinde 1979 yılında (mimarlığın Nobel'i olarak kabul edilen) Pritzker Ödülü'nü ilk alan kişi oldu ve American Institute of Architects'in altın madalyasını aldı. Harvard Üniversitesi'nde (Cambridge) felsefe öğrenimi gördükten sonra, Philip Cortelyou Johnson, bir yandan eleştirmen olarak, diğer yandan Museum of Modern Art mimari ve dizayn bölümü yöneticisi olarak (1930-1936 arasında) mimariye yöneldi. MOMA'da bulunduğu dönem sırasında özellikle Avrupa mimarisinin başarılarını (Le Corbusier) ve Bauhaus'un kavramlarını Amerikan kamuoyuna tanıtan "The International Style: Architecture since 1922" sergisini düzenleyerek ünlendi.
1939-1942 arasında Philip Johnson, Harvard'da Walter Gropious ve Marcel Breuer'in yanında mimari eğitimine başladı, sonra kendi ajansını açtı. 1946-1954 arasında, MOMA'da ayrıldığı bölüme yeniden katıldı; 1947 yılında bir sergisini dostu ve ustası Ludwig Mies van der Rohe'ye adadı ve Glass House'unu ("Cam Ev") inşa ederek ona olan saygısını ifade etti. Bu yapının minimalist mimarisi, hacimleri, renkleri ve malzemesi, Mies van der Rohe'nin ünlü Farnsworth House'undan (1945-1950) esinlenmiştir. 1956 yılında, otuz sekiz katlı camlı bir kule olan Seagram Building'i inşa etmek için Rohe'yle ve 1967 yılında Kreeger Müzesi için de Richard Foster'le birlikte çalıştı. Hem karmaşık hem büyük çaplı yapılarında ünlü bir mimar olan John Burgee'yle birlikte çok çeşitli siparişler üzerinde çalıştılar: Minneapolis'te IDS Center (1972), Kalifornia'da Crystal Cathedral (1980)... 1984 yılında, AT & T Corporate'in genel merkezi için (Sony Building olacaktır) birlikte planlar çizdiler.
Philip Johnson, ister Bielefeld'deki Kunsthalle olsun, ister Houston'daki Penzoil Place ya da New York'taki AT & T Building (1978-1982), Madrid'deki Puerta de Europa (1991-1995) ya da Viyana'daki Turning Point (1996) olsun, mimari deneyimleri aracılığıyla döneminin üslubunu öne çıkarmaya çalışırken eleştirel ruhunu daima korumuştur. Johnson'un yapıları yirminci yüzyılın mimari tarihindeki mimari biçimlerin açıklamalarıdır. Günümüzde bu tarihin bir sayfası kapanmıştır.
1939-1942 arasında Philip Johnson, Harvard'da Walter Gropious ve Marcel Breuer'in yanında mimari eğitimine başladı, sonra kendi ajansını açtı. 1946-1954 arasında, MOMA'da ayrıldığı bölüme yeniden katıldı; 1947 yılında bir sergisini dostu ve ustası Ludwig Mies van der Rohe'ye adadı ve Glass House'unu ("Cam Ev") inşa ederek ona olan saygısını ifade etti. Bu yapının minimalist mimarisi, hacimleri, renkleri ve malzemesi, Mies van der Rohe'nin ünlü Farnsworth House'undan (1945-1950) esinlenmiştir. 1956 yılında, otuz sekiz katlı camlı bir kule olan Seagram Building'i inşa etmek için Rohe'yle ve 1967 yılında Kreeger Müzesi için de Richard Foster'le birlikte çalıştı. Hem karmaşık hem büyük çaplı yapılarında ünlü bir mimar olan John Burgee'yle birlikte çok çeşitli siparişler üzerinde çalıştılar: Minneapolis'te IDS Center (1972), Kalifornia'da Crystal Cathedral (1980)... 1984 yılında, AT & T Corporate'in genel merkezi için (Sony Building olacaktır) birlikte planlar çizdiler.
Philip Johnson, ister Bielefeld'deki Kunsthalle olsun, ister Houston'daki Penzoil Place ya da New York'taki AT & T Building (1978-1982), Madrid'deki Puerta de Europa (1991-1995) ya da Viyana'daki Turning Point (1996) olsun, mimari deneyimleri aracılığıyla döneminin üslubunu öne çıkarmaya çalışırken eleştirel ruhunu daima korumuştur. Johnson'un yapıları yirminci yüzyılın mimari tarihindeki mimari biçimlerin açıklamalarıdır. Günümüzde bu tarihin bir sayfası kapanmıştır.
Paul Virilio
Paul Virilio (1932'de doğdu, günümüzde La Rochelle'de yaşıyor), şehirci, hızbilim [dromoloji] uzmanı, yeni iletişim teknolojileriyle ilgili stratejik sorunlar uzmanı, aynı zamanda 1972-1975 arasında yöneticiliğini yaptığı ve 1990'dan itibaren idari meclis başkanı olduğu Paris Özel Mimari Okulu'nun seçkin profesörü.
İlk felsefi denemelerinin ardından, 1973 yılında Galilée yayınlarının "L'espace critique" dizisine yönetici oldu. 1987 yılında mimari eleştiri büyük ulusal ödülünü aldı. 1990 yılında Jacques Derrida'nın yönetiminde Uluslararası Felsefe Koleji programını yönetti. 1992 yılından beri Yoksul Konutları Yüksek Komitesi üyesidir.
Belli başlı eserleri arasında Galilée yayınlarından çıkan şu kitapları sayabiliriz: Esthétique de la disparition, 1989; Un paysage d'evénements, 1996; La bombe informatique, 1998; Ce qui arrive, 2002; La procédure silence, 2000, Ville panique: ailleurs commence ici, 2003; L'accident originel, 2005. 1991'den ve Jouy-en-Josas'da düzenlenen "Hız" sergisinden bu yana Cartier Çağdaş Sanat Vakfının birçok sergisine katıldı. Paul Virilio 1990 yılında COFRES'e (Sevilla sergisi Fransız Şirketi), Fransa Pavyonuna Régis Debray'la birlikte danışman-uzman olarak atandı. Şiddetsizlik Ortaklığı Vakfı XXI'in 2001 yılında kuruluşundan bu yana destekçisidir.
1970'li yılların sonuna dek "dromotoloji" kavramının eski dil uzmanları için muhtemel bir anlamı vardı elbette. Bu durum, hız sorunları uzmanı olan ve L'art du moteur (1993) ve La vitesse de libération denemeleriyle çok büyük bir başarı kazanmış olan araştırmacı Paul Virilio'nun çalışmalarıyla birlikte değişti.
L'écran du désert (1991) adlı kitabıyla birlikte Virilio askeri tekniğin gelişimi ile sinema arasında şaşırtıcı benzerlikler ortaya koydu. Virilio'nin düşüncesi, teknoloji, bilgi tarihi ve felsefe arasındaki şaşırtıcı ittifakıyla büyüleyicidir.
İlk felsefi denemelerinin ardından, 1973 yılında Galilée yayınlarının "L'espace critique" dizisine yönetici oldu. 1987 yılında mimari eleştiri büyük ulusal ödülünü aldı. 1990 yılında Jacques Derrida'nın yönetiminde Uluslararası Felsefe Koleji programını yönetti. 1992 yılından beri Yoksul Konutları Yüksek Komitesi üyesidir.
Belli başlı eserleri arasında Galilée yayınlarından çıkan şu kitapları sayabiliriz: Esthétique de la disparition, 1989; Un paysage d'evénements, 1996; La bombe informatique, 1998; Ce qui arrive, 2002; La procédure silence, 2000, Ville panique: ailleurs commence ici, 2003; L'accident originel, 2005. 1991'den ve Jouy-en-Josas'da düzenlenen "Hız" sergisinden bu yana Cartier Çağdaş Sanat Vakfının birçok sergisine katıldı. Paul Virilio 1990 yılında COFRES'e (Sevilla sergisi Fransız Şirketi), Fransa Pavyonuna Régis Debray'la birlikte danışman-uzman olarak atandı. Şiddetsizlik Ortaklığı Vakfı XXI'in 2001 yılında kuruluşundan bu yana destekçisidir.
1970'li yılların sonuna dek "dromotoloji" kavramının eski dil uzmanları için muhtemel bir anlamı vardı elbette. Bu durum, hız sorunları uzmanı olan ve L'art du moteur (1993) ve La vitesse de libération denemeleriyle çok büyük bir başarı kazanmış olan araştırmacı Paul Virilio'nun çalışmalarıyla birlikte değişti.
L'écran du désert (1991) adlı kitabıyla birlikte Virilio askeri tekniğin gelişimi ile sinema arasında şaşırtıcı benzerlikler ortaya koydu. Virilio'nin düşüncesi, teknoloji, bilgi tarihi ve felsefe arasındaki şaşırtıcı ittifakıyla büyüleyicidir.
Oscar Niemeyer
Mimar Oscar Niemeyer 1907 yılında Rio de Janeiro'da doğdu. Architectura Lirica'sıyla binaların dili oldu. Niemeyer öğrenimini Ulusal Güzel Sanatlar Okulu'nda yaptı. Kariyerine 1934 yılında Lúcio Costa'nın mimarlık bürosunda başladı ve Rio de Janeiro'daki Eğitim ve Sağlık bakanlıkları binalarının yapımında yer aldı.
Daha sonra, manevi ustası olan Le Corbusier'yle birlikte New York'taki Birleşmiş Milletler Örgütü merkezinin inşa yarışmasına katıldı (1947). 1951'de São Paulo'daki Ibiripueara parkının sergi pavyonlarını inşa etti. 1955 yılında, tüm bir mahalleyi inşa etmeleri için ünlü mimarları davet etmiş olan Berlin'deki Interbau'ya katılarak uluslararası dikkati çekti.
1956 yılında Brezilya başkanı Juscelino Kubitschek onu yeni federal başkent olan Brasília'daki binaların yapımıyla görevlendirdi. Niemeyer, devlet başkanının konutu olan Alvorada Sarayı'yla, Üç-Güç Meydanı, Ulusal Kongre, Planalto Sarayı, Yüksek Mahkeme, çeşitli bakanlık binaları, Ulusal Tiyatro, havaalanı ve özellikle de Brezilya'nın yeni başşehrinin imgesi ve sembolü olan katedralle dünya çapında ün kazadı.
Bu istisnai bütünün kapsamı, anıtsallığı ve plastik zarafeti, "Brezilya'yı moderniteye dahil eden mimari bir şok" olmuştur. Brezilya'daki askeri diktatörlük sırasında Niemeyer Fransa'ya iltica eder ve Paris'teki Colonel-Fabien Meydanı'nda Fransız Komünist Parti merkezini (1965-1980), Saint-Denis'de L'Humanité gazetesinin merkezini, Bobigny'de çalışma borsasını, Havre'da Kültür Evi'ni (1976-1978) inşa eder. İtalya'da, Milano'daki Mondadori Yayınları'nın binasını, Turin'de FATA binasını; Cezayir'de Konstantiniye Üniversitesi'ni tasarlar. 1996 yılındaki Venedik Bienali'nde Brezilya pavyonu ona ayrılmıştı.
Daha sonra, manevi ustası olan Le Corbusier'yle birlikte New York'taki Birleşmiş Milletler Örgütü merkezinin inşa yarışmasına katıldı (1947). 1951'de São Paulo'daki Ibiripueara parkının sergi pavyonlarını inşa etti. 1955 yılında, tüm bir mahalleyi inşa etmeleri için ünlü mimarları davet etmiş olan Berlin'deki Interbau'ya katılarak uluslararası dikkati çekti.
1956 yılında Brezilya başkanı Juscelino Kubitschek onu yeni federal başkent olan Brasília'daki binaların yapımıyla görevlendirdi. Niemeyer, devlet başkanının konutu olan Alvorada Sarayı'yla, Üç-Güç Meydanı, Ulusal Kongre, Planalto Sarayı, Yüksek Mahkeme, çeşitli bakanlık binaları, Ulusal Tiyatro, havaalanı ve özellikle de Brezilya'nın yeni başşehrinin imgesi ve sembolü olan katedralle dünya çapında ün kazadı.
Bu istisnai bütünün kapsamı, anıtsallığı ve plastik zarafeti, "Brezilya'yı moderniteye dahil eden mimari bir şok" olmuştur. Brezilya'daki askeri diktatörlük sırasında Niemeyer Fransa'ya iltica eder ve Paris'teki Colonel-Fabien Meydanı'nda Fransız Komünist Parti merkezini (1965-1980), Saint-Denis'de L'Humanité gazetesinin merkezini, Bobigny'de çalışma borsasını, Havre'da Kültür Evi'ni (1976-1978) inşa eder. İtalya'da, Milano'daki Mondadori Yayınları'nın binasını, Turin'de FATA binasını; Cezayir'de Konstantiniye Üniversitesi'ni tasarlar. 1996 yılındaki Venedik Bienali'nde Brezilya pavyonu ona ayrılmıştı.
Nadine Gordimer
"Yazarın yazar olarak yapabileceği tek şey, hakikati nasıl görüyorsa öyle yazmakta inat etmesidir." Güney Afrikalı bir yazar olan (1923 yılında Yahudi bir baba ile İngiliz bir anneden doğma), günümüzde bir düzine kadar romanın ve yüzden fazla hikâye ve öykünün yazarı olan Nadine Gordimer'in eserinin laytmotifi budur: Un monde d'étrangers (Albin Michel, 1979), Occasion for Loving (1963), Le conservateur (Albin Michel, 1988), Histoire de mon fils (Bourgois Ed., 1992), Raconter des histoires (Grasset, 2005), Pillage (LGF, 2006). Günün birinde kendisini "mizaç gereği apolitik" olarak nitelemiş olsa da, doğduğu ülke olan Güney Afrika'nın gerçekliğiyle çatışmaktan hiç geri durmamıştır:
Apartheid karşısında özgürlük ve insanlık açısından yazar sorumluluğunu üstlenmiştir. Afrika Ulusal Kongresi'nin (ANC) üyesi olarak, çok sayıda makale, deneme ve söylev kaleme almış, ırk ayrımcılığına karşı tavır almıştır. 1991 yılında Nobel Edebiyat Ödülü verildi.
Apartheid karşısında özgürlük ve insanlık açısından yazar sorumluluğunu üstlenmiştir. Afrika Ulusal Kongresi'nin (ANC) üyesi olarak, çok sayıda makale, deneme ve söylev kaleme almış, ırk ayrımcılığına karşı tavır almıştır. 1991 yılında Nobel Edebiyat Ödülü verildi.
Michel Serres
Michel Serres (1930 yılında Agen'de bir köylü ailesinin çocuğu olarak doğdu) filozof, felsefe ve bilim tarihçisidir. 1955 yılında felsefe doçenti oldu. 1956-1958 arasında donanmaya ait çeşitli teknelerde deniz subayı olarak görev yaptı: Atlantik filosu, Süveyş Kanalı'nın yeniden açılması, Cezayir, Akdeniz filosu... Michel Serres 1968 yılında doktora tezini verdikten sonra Clermont-Ferrand, Vincennes ve Paris I'de felsefe dersleri verir.
Çok sayıda eserinde, başka şeylerin yanı sıra bilimler tarihiyle de ilgilenir (Hermès, c. I-V, Minuit, 1969-1980).
Duyarlılığa olduğu kadar kavramsal zekâya da hitap eden felsefesi müspet bilimler ile toplumsal bilimler arasında olası bağlantılar arar. 1990 yılında Fransız Akademisi'ne seçilir ve Légion d'honneur nişanı alır.
Sert bir epistemolog olarak eğitimle ve bilginin dağılımıyla da ilgilenir. Michel Serres, kendisini denizcilik okulundan Fransız Akademisi'ne götüren ve hiç de tipik olmayan yoluyla da ayırt edilir.
1982'den itibaren yılın bir bölümünü Stanford üniversitesinde tarih dersi vererek geçirir. Serres Le contrat naturel [Doğayla Sözleşme] kitabını 1990'da çıkar (F. Bourin). Bu kitap postmodern bir doğa felsefesi olarak okunmuştur. Burada, çevre sorunlarının küreselleştirilmesine tepki gösteriyordu.
2006 yılında Le Pommier yayınlarından Petites chroniques du dimanche soir ve L'art des Ponts. Homo pontifex çıkar. Atlantik-ötesinin kültürünü benimsemeyen Michel Serres yeni teknolojilerin gelişimi üzerine son derece iyimser bir yargıda bulunmaktadır. Bilimler tarihçisi ve kâhin Serres toplumun mevcut altüst oluşlarını insan evriminin sürekliliğine dahil edişiyle kendini gösterir.
Çok sayıda eserinde, başka şeylerin yanı sıra bilimler tarihiyle de ilgilenir (Hermès, c. I-V, Minuit, 1969-1980).
Duyarlılığa olduğu kadar kavramsal zekâya da hitap eden felsefesi müspet bilimler ile toplumsal bilimler arasında olası bağlantılar arar. 1990 yılında Fransız Akademisi'ne seçilir ve Légion d'honneur nişanı alır.
Sert bir epistemolog olarak eğitimle ve bilginin dağılımıyla da ilgilenir. Michel Serres, kendisini denizcilik okulundan Fransız Akademisi'ne götüren ve hiç de tipik olmayan yoluyla da ayırt edilir.
1982'den itibaren yılın bir bölümünü Stanford üniversitesinde tarih dersi vererek geçirir. Serres Le contrat naturel [Doğayla Sözleşme] kitabını 1990'da çıkar (F. Bourin). Bu kitap postmodern bir doğa felsefesi olarak okunmuştur. Burada, çevre sorunlarının küreselleştirilmesine tepki gösteriyordu.
2006 yılında Le Pommier yayınlarından Petites chroniques du dimanche soir ve L'art des Ponts. Homo pontifex çıkar. Atlantik-ötesinin kültürünü benimsemeyen Michel Serres yeni teknolojilerin gelişimi üzerine son derece iyimser bir yargıda bulunmaktadır. Bilimler tarihçisi ve kâhin Serres toplumun mevcut altüst oluşlarını insan evriminin sürekliliğine dahil edişiyle kendini gösterir.
Leszek Kolakowski
Leszek Kolakowski (1927 Polonya doğumlu), filozof, felsefe tarihçisi. 1966 yılında, Polonyalı muhalif öğrencilerden yana tavır aldıktan sonra Komünist Parti'den ihraç edilince bütün dünyanın dikkatini üzerine çekti. İki yıl sonra, ders verme hakkı elinden alındı. Bu durum Kolakowski'nin Polonya'dan ayrılmasına yol açtı. Mitler tarihine ve din felsefesine bağlı sorunlar üzerinde sürekli çalışmış olan düşünür 1970'li yıllarda Oxford ve Chicago'da dersler verdi. 1977 yılında, Alman kitapçılık barış ödülünü aldı. En önemli eserleri arasında üç ciltlik Histoire du marxisme (Fayard, 1988) ve Horreur métaphysique (Payot, 1989) sayılabilir. Onun için her zaman önem taşıyan şey, eğer yaşam ve bilinç kelimenin dar anlamında insani kalacaksa, gelecekte insanın da, rasyonel düşünce hareketlerinin ve mitsel bakışlarının ötesinde, mitsel imgeler ve bakışlar rezervuarına sahip olması gerektiğini anlatabilmektir.
Diğer eserleri arasında şunlar yer alır: Petite philosophie de la vie quotidienne (Editions du Rocher, 2001) ve La clef céleste ou Récits édifiants de l'histoire sainte réunis pour l'instruction et l'avertissement (Bayard, 2004).
Diğer eserleri arasında şunlar yer alır: Petite philosophie de la vie quotidienne (Editions du Rocher, 2001) ve La clef céleste ou Récits édifiants de l'histoire sainte réunis pour l'instruction et l'avertissement (Bayard, 2004).
Kardinal Paul Poupard
Üç papanın, XXIII. Jean, VI. Paul ve II. Jean-Paul'ün faaliyetlerinin tanığı
olma ayrıcalığına sahip Kardinal Paul Poupard (1930 yılında Angevinli bir bağcı
ailesinin oğlu olarak doğdu), II. Jean-Paul'ün eski kültür bakanıdır ve son
derece bilgili biri olmakla ünlenmiştir.
Yazılarından bazıları farklı dillere çevrilmiştir. Katolik kilisesinin içinde dinler arasında açılım ve diyalog iradesinin temsilcisidir. Eğitim konusundaki, kültür ile inanç ilişkileri konusundaki, kilise ile devlet ilişkileri hakkındaki görüşlerinin derinliğiyle değer kazanmıştır.
1954 yılında papazlık rütbesi verilir, Paris piskopos yardımcısı ve 1979 yılında Usula asil piskoposu olarak atanır. 1979 yılında İnançsızlarla Diyalog Papalık Meclisi başkanı olur ve 1988 yılında Papalık Kültür Meclisi görevleri de ona emanet edilir.
Bu iki mevki 1993 yılında birleştirilir. Halen bu görevleri yerine getirmektedir. XVI. Benôit'nın seçiminden sonra Kardinal Poupard Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Meclisi başkanlığına bir yıllığına atanır. Aralarında Les Religions'un (PUF) da bulunduğu çok sayıda eserin yazarıdır.
Devasa bir eser olan Dictionnaire des religions'un (PUF, 20007) editörlüğünü yapmıştır.
Yazılarından bazıları farklı dillere çevrilmiştir. Katolik kilisesinin içinde dinler arasında açılım ve diyalog iradesinin temsilcisidir. Eğitim konusundaki, kültür ile inanç ilişkileri konusundaki, kilise ile devlet ilişkileri hakkındaki görüşlerinin derinliğiyle değer kazanmıştır.
1954 yılında papazlık rütbesi verilir, Paris piskopos yardımcısı ve 1979 yılında Usula asil piskoposu olarak atanır. 1979 yılında İnançsızlarla Diyalog Papalık Meclisi başkanı olur ve 1988 yılında Papalık Kültür Meclisi görevleri de ona emanet edilir.
Bu iki mevki 1993 yılında birleştirilir. Halen bu görevleri yerine getirmektedir. XVI. Benôit'nın seçiminden sonra Kardinal Poupard Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Meclisi başkanlığına bir yıllığına atanır. Aralarında Les Religions'un (PUF) da bulunduğu çok sayıda eserin yazarıdır.
Devasa bir eser olan Dictionnaire des religions'un (PUF, 20007) editörlüğünü yapmıştır.
3 Mayıs 2017 Çarşamba
Agatha Christie
1890 yılında doğmuş İngiliz asıllı bir yazar olan Agatha Christie, popüler edebiyatın en önemli temsilcileri arasında sayılmaktadır. Ayrıca Hercule Poirot dedektif karakterinin yaratıcısı özelliğini taşımaktadır.
Babasını çok küçük yaşlarda kaybetmenin ardından ünlü yazarı annesi evde tek başına büyütmeyi tercih etmiş ve bu nedenle yalnız bir çocukluk dönemi geçirmek durumunda kalmıştır. Bu sırada henüz çok küçük yaşlarda öykü denemeleri yazmaya başlamıştır.
16 yaşında Paris’te şan eğitimi alması için gönderilmiş olsa da, şan eğitimi almayı istemeyerek vazgeçmiştir. İlk öykü denemeleri duygusal konuları içeren öyküler olmuştur. 1914 yılında Arvhibald Christie isimli bir doktorla evlenmenin ardından tekrardan Fransa’ya yerleşmiştir. Evliliğinin ilk yıllarında sürekli dedektif öyküleri okuyarak vaktini geçiren İngiliz yazar, okuduklarının daha iyilerini yazabileceğini düşünerek ilk polis romanı özelliği taşıyan The Mysterious Affair at Styles’ı yazmıştır.
Yazdığı eserleri dünya çapında yüz binlere ulaşan ünlü yazarlardan biri olan Agatha Christie, okula gönderilmeyip okul eğitimini evde annesi tarafından almış bir yazardır. Doktor olan ilk eşinden boşandıktan sonra arkeolog Sir Max Mollowan’la evlenip, eşi ile birlikte arkeolojik gezilere katılmıştır. Bu sırada polisiye romanı yazarı olma özelliğinden biraz da olsa sıyrılarak romantik tarzda kitaplar da yazmaya başlamıştır. 86 yaşında İngiltere’de yaşamını yitirdikten sonra otobiyografi çalışması ölümünün ardından yayınlanmıştır. Kendine özgü kalemi ile yazdığı eserler oldukça ilgi gören bir yazar olarak yaşamını kaybetmiştir.
Dünya edebiyatında önemli polisiye romanları ile yer edinmiş olan Agatha Christie, birçok eseri ile günümüzde halen okunmaktan keyif alınan bir yazar özelliğini korumaktadır. Hercule Poirot isimli dedektife yönelik yazdığı polisiye romanları sayesinde, alanında başarılı olan dedektif Hercule Poirot büyük ölçüde ün kazanmıştır. Ayrıca kadın bir dedektif karakterinin de yaratıcısı olan Christie, Miss Marple ismini verdiği yaşlı bir dedektif karakterine eserlerinde yer vermiştir. İkinci eşi ile birlikte dünyanın birçok yerinde bulunma fırsatı bulan yazar, eserleri ile de pek çok yerde adı geçmeye başlamıştır. Her yazdığı eser, okuyucularının yazara hayranlıklarını artırsa da, edebi kaygılar doğrultusunda kaleme aldığı bazı eserler, kitap eleştirmenlerinin dikkatinden kaçmamıştır.
Polisiye romanların en önemli kadın yazarlarından olmasının yanı sıra, oluşturduğu polisiye karakterlerle de dünya edebiyatına önemli ölçüde yön vermiş bir İngiliz yazardır. 1890-1976 yılları arasında yaşayan bu başarılı isim, hayatının büyük bir kısmını yazarlık yaparak geçirmiştir. Polisiye romanların yanı sıra, bir dönem tarzını değiştirmiş ve duygusal tarzdaki romanlara ağırlık vermiştir. 1926 yılında bir dönem 11 gün süreyle ortadan kaybolduğu sırada, göl kenarında aracının bulunması ile ortaya çıkan Agatha Christie, bu konu hakkında herhangi bir açıklama yapma gereği duymadan yaşamına devam etmiştir. Olay ile ilgili olarak ise kimileri ünlü yazarın hafıza kaybı yaşadığını düşünürken, kimileri ona düzenlenmiş bir suikast olduğunu ileri sürmüştür. Yaşamının son yıllarda İngiltere’nin en yüksek düzeydeki onur unvanına layık görülmüştür.
Polisiye romanın klasiklerine imza atmış İngiliz yazarlardan biri olan Agatha Christie, Birinci Dünya Savaşı‘nı görmüş ve o sırada hemşire olarak hizmet vermiştir. Onlarca polisiye romanı kaleme almış olan ünlü yazarın her kitabı büyük ilgi ile okunmuştur. Önemli eserleri arasında şunlar yer almaktadır;
Ölüm Sessiz Geldi (The Mysterious Affair at Styles, 1920)
Kahverengi Elbiseli Adam (The Man in the Brown Suit, 1924)
Köşkteki Cinayet (The Secret of Chimneys, 1925)
Gece Gelen Ölüm (Murder in Mesopotamia, 1936)
Ölüm Oyunu (Evil Under the Sun, 1941)
Cinayet İlanı (A Murder is Announced, 1950)
Üç Yanlış Üç Ceset (Hickory Dickory Dock also Hickory Dickory Death, 1955)
Üçüncü Kız (Third Girl, 1966)
Ölüm Meleği (Nemesis, 1971)
Babasını çok küçük yaşlarda kaybetmenin ardından ünlü yazarı annesi evde tek başına büyütmeyi tercih etmiş ve bu nedenle yalnız bir çocukluk dönemi geçirmek durumunda kalmıştır. Bu sırada henüz çok küçük yaşlarda öykü denemeleri yazmaya başlamıştır.
16 yaşında Paris’te şan eğitimi alması için gönderilmiş olsa da, şan eğitimi almayı istemeyerek vazgeçmiştir. İlk öykü denemeleri duygusal konuları içeren öyküler olmuştur. 1914 yılında Arvhibald Christie isimli bir doktorla evlenmenin ardından tekrardan Fransa’ya yerleşmiştir. Evliliğinin ilk yıllarında sürekli dedektif öyküleri okuyarak vaktini geçiren İngiliz yazar, okuduklarının daha iyilerini yazabileceğini düşünerek ilk polis romanı özelliği taşıyan The Mysterious Affair at Styles’ı yazmıştır.
Yazdığı eserleri dünya çapında yüz binlere ulaşan ünlü yazarlardan biri olan Agatha Christie, okula gönderilmeyip okul eğitimini evde annesi tarafından almış bir yazardır. Doktor olan ilk eşinden boşandıktan sonra arkeolog Sir Max Mollowan’la evlenip, eşi ile birlikte arkeolojik gezilere katılmıştır. Bu sırada polisiye romanı yazarı olma özelliğinden biraz da olsa sıyrılarak romantik tarzda kitaplar da yazmaya başlamıştır. 86 yaşında İngiltere’de yaşamını yitirdikten sonra otobiyografi çalışması ölümünün ardından yayınlanmıştır. Kendine özgü kalemi ile yazdığı eserler oldukça ilgi gören bir yazar olarak yaşamını kaybetmiştir.
Dünya edebiyatında önemli polisiye romanları ile yer edinmiş olan Agatha Christie, birçok eseri ile günümüzde halen okunmaktan keyif alınan bir yazar özelliğini korumaktadır. Hercule Poirot isimli dedektife yönelik yazdığı polisiye romanları sayesinde, alanında başarılı olan dedektif Hercule Poirot büyük ölçüde ün kazanmıştır. Ayrıca kadın bir dedektif karakterinin de yaratıcısı olan Christie, Miss Marple ismini verdiği yaşlı bir dedektif karakterine eserlerinde yer vermiştir. İkinci eşi ile birlikte dünyanın birçok yerinde bulunma fırsatı bulan yazar, eserleri ile de pek çok yerde adı geçmeye başlamıştır. Her yazdığı eser, okuyucularının yazara hayranlıklarını artırsa da, edebi kaygılar doğrultusunda kaleme aldığı bazı eserler, kitap eleştirmenlerinin dikkatinden kaçmamıştır.
Polisiye romanların en önemli kadın yazarlarından olmasının yanı sıra, oluşturduğu polisiye karakterlerle de dünya edebiyatına önemli ölçüde yön vermiş bir İngiliz yazardır. 1890-1976 yılları arasında yaşayan bu başarılı isim, hayatının büyük bir kısmını yazarlık yaparak geçirmiştir. Polisiye romanların yanı sıra, bir dönem tarzını değiştirmiş ve duygusal tarzdaki romanlara ağırlık vermiştir. 1926 yılında bir dönem 11 gün süreyle ortadan kaybolduğu sırada, göl kenarında aracının bulunması ile ortaya çıkan Agatha Christie, bu konu hakkında herhangi bir açıklama yapma gereği duymadan yaşamına devam etmiştir. Olay ile ilgili olarak ise kimileri ünlü yazarın hafıza kaybı yaşadığını düşünürken, kimileri ona düzenlenmiş bir suikast olduğunu ileri sürmüştür. Yaşamının son yıllarda İngiltere’nin en yüksek düzeydeki onur unvanına layık görülmüştür.
Polisiye romanın klasiklerine imza atmış İngiliz yazarlardan biri olan Agatha Christie, Birinci Dünya Savaşı‘nı görmüş ve o sırada hemşire olarak hizmet vermiştir. Onlarca polisiye romanı kaleme almış olan ünlü yazarın her kitabı büyük ilgi ile okunmuştur. Önemli eserleri arasında şunlar yer almaktadır;
Ölüm Sessiz Geldi (The Mysterious Affair at Styles, 1920)
Kahverengi Elbiseli Adam (The Man in the Brown Suit, 1924)
Köşkteki Cinayet (The Secret of Chimneys, 1925)
Gece Gelen Ölüm (Murder in Mesopotamia, 1936)
Ölüm Oyunu (Evil Under the Sun, 1941)
Cinayet İlanı (A Murder is Announced, 1950)
Üç Yanlış Üç Ceset (Hickory Dickory Dock also Hickory Dickory Death, 1955)
Üçüncü Kız (Third Girl, 1966)
Ölüm Meleği (Nemesis, 1971)
Adrian D'Hage
drian d'Hage, Adrian D'Hage, Sydney'de doğdu ve North Sydney Boys High ve Royal Military College Dontroon okullarına gitti.
Ekim 2000'de yazarlık kariyerine devam etmek üzere ordudan ayrıldı ve Omega Parşömeni kitabını bitirmek üzere italya'ya taşındı. İnançlı bir Hıristiyan olarak başladığı ve sonunda 'herhangi bir sabit din'e bağh olmayarak bitirdiği teoloji araştırmalarıyla çeşitli ödüller kazanmıştır.
Yazar, halen Australian National University, Centre for Arab and İslamic Studies'de araştırmacı olarak çalışmaktadır. Kendisi ayrıca şarapçılık üzerine akademik çalışmalarını sürdürmektedir.
İdem Erman, 1958'de İstanbul'da doğdu. Bugüne kadar kitap ve sinema filmleri başta olmak üzere pek çok makale ve belgeseli de Türkçeye çevirdi. Emekli TV yöneticisi olan idem Erman, çeviri çalışmalarına devam etmektedir.
Ekim 2000'de yazarlık kariyerine devam etmek üzere ordudan ayrıldı ve Omega Parşömeni kitabını bitirmek üzere italya'ya taşındı. İnançlı bir Hıristiyan olarak başladığı ve sonunda 'herhangi bir sabit din'e bağh olmayarak bitirdiği teoloji araştırmalarıyla çeşitli ödüller kazanmıştır.
Yazar, halen Australian National University, Centre for Arab and İslamic Studies'de araştırmacı olarak çalışmaktadır. Kendisi ayrıca şarapçılık üzerine akademik çalışmalarını sürdürmektedir.
İdem Erman, 1958'de İstanbul'da doğdu. Bugüne kadar kitap ve sinema filmleri başta olmak üzere pek çok makale ve belgeseli de Türkçeye çevirdi. Emekli TV yöneticisi olan idem Erman, çeviri çalışmalarına devam etmektedir.
Adam Fawer
Adam Fawer, Pennsylvania Üniversitesi’nin ekonomi bölümünden mezun olmuş, istatistik bölümünde yüksek lisanstan sonra MBA yapmıştır. Kariyeri boyunca Sony Müzik, J.P Morgan, yakın zamanda da About.com gibi çeşitli firmalarda çalışmıştır. İlk romanı Olasılıksız şimdiden beş dile çevrilmiştir. Fawer, karısı Meredith, oğlu Phineas ve beslediği birçok balıkla birlikte halen New York’ta yaşamaktadır.
Halen yaşadığı ve henüz iki kitabı olduğu için olsa gerek, yazarın biyografisi hakkında daha ayrıntılı bilgi maalesef edinilememektedir. Ancak, bunun yerine gözlerimizi edebi kişiliğine çevirdiğimizde, hakkında kendi sözleriyle daha fazla bilgi edinebiliyoruz:
Ben sizin tipik romancılarınızdan değilim. Romanımı HarperCollins’e satmadan önce hiç profesyonel olarak yazmamıştım. Üniversitede İngilizce uzmanı değildim bile. Aslında bunun tam tersiydim. Her zaman düzenli yazsam da, kendimi hep sayıların adamı olarak gördüm. Böylece sayısal bir alan seçtim ve ekonomi eğitimi aldım.
Görüldüğü gibi yazar yazmayı sevse de kendini sayısal alanda daha yetkin görmüş ve bildiğimiz kadarıyla seçtiği yolda da başarılı olmuştur. Çalıştığı şirketlerde yükselmiş ve iyi paralar kazanmıştır.
Hep istediğimi sandığım her şeye sahiptim. Her şey, gerçekten sevdiğim bir meslek hariç. Sonra iyi bir arkadaşım, Stephanie Williams beni aradı ve hayatımı sonsuza dek değiştirecek bir haber verdi. Ona son aşamaya gelmiş göğüs kanseri teşhisi konulmuş. Bu üniversiteden eski arkadaşınızdan duymayı bekleyeceğiniz bir haber değil. (Özellikle de sadece otuzundaysa) Bu haber beni oldukça sert çarptı ve hayatımı yeniden değerlendirmemi sağladı. Kulağa bayat geliyor biliyorum, ama doğru. Babam nefret ettiği bir işte neredeyse yirmi yıl çalıştıktan sonra daha 49 yaşındayken kanserden öldü. Kaderimin onunkiyle aynı olmasını istemiyordum.
Kaderinin anne ya da babasıyla aynı olmasını birçok yetişkin istemez. Kimse ailesinin hatalarına düşmek istemez. Fawer da babasının hatalarından ders almış gibi görünüyor ve sözlerini normal bir çocukluk geçirmediğini, 6 yaşındayken iki gözünde de korneada hasar oluşturan nadir bir hastalığa yakalandığını ve sonraki on yılını hastanelerde geçirmek zorunda kaldığını, bu zor zamanlarında tek sevdiği şeyin hastanede körler için banta okunmuş romanları dinlemek olduğunu anlatarak sürdürüyor. O yaşlarda diğer çocuklar gibi polis veya astronot değil, yazar olmakmış hayali.
Stephanie’yle konuştuktan sonra işimi bırakmaya ve yazar olmak olan çocukluk hayalimin peşinde koşmaya karar verdim. O da her zaman bir romancı olmayı istediği için (ki ödül kazanmış bir dergi yazarıydı) bir anlaşma yaptık. İkimiz de yazımızı tamamlayana kadar her gün birlikte yazacaktık. Ertesi gün metroyla onun yaşadığı Brooklyn Heights’a gittim, birlikte Starbucks’a yol aldık (her birimizin dizüstü bilgisayarları dikkatlice koltukaltımıza sıkıştırılmış bir şekilde), fişe taktık ve yazmaya başladık.
O gün yaklaşık iki saat yazan iki arkadaş karar verdikleri gibi her gün birlikte yazmaya devam etmişler. Yaklaşık bir ay boyunca hiç aksatmadan her gün yazıyorlar; fakat daha sonra Stephanie’nin rahatsızlığı artmış ve hastaneye yatmak zorunda kalmış. Fawer ise her gün yazmaya devam etmiş. Bir yıl sonra 2003’te romanını tamamlayan Fawer romanını tanınmış bir yayınevine vermiş, Stephanie ise bir arkadaşı tarafından kurulmakta olan yeni bir yayınevine vermeyi tercih etmiş. 2004’te kitabı basılan Stephanie o gün için hayatındaki en mutlu günü olduğunu söylemiş fakat iki hafta sonra hastalığına olan savaşını kaybederek vefat etmiş.
Stephanie bana sevdiğim işi yapmanın ne kadar önemli olduğunu görmemde yardım etti çünkü ne kadar zamanın kaldığını asla bilemiyorsun. Şimdi artık ben tam zamanlı bir yazarım.
Görüldüğü gibi yazar daha önceki işinde yükselmiş ve iyi para kazanmış olsa da sevdiği işi yapmanın yerini hiçbir şeyin tutamayacağını söylemekte.
Türkiye’de Nisan 2006’da ilk basımı çıkan OlasılıkSız o kadar ilgi görmüştür ki, ardından yayımlanan Empati isimli kitabı ilk olarak Türkçeye çevrilmiş ve ilk Türkiye’de yayımlanmıştır.
Halen yaşadığı ve henüz iki kitabı olduğu için olsa gerek, yazarın biyografisi hakkında daha ayrıntılı bilgi maalesef edinilememektedir. Ancak, bunun yerine gözlerimizi edebi kişiliğine çevirdiğimizde, hakkında kendi sözleriyle daha fazla bilgi edinebiliyoruz:
Ben sizin tipik romancılarınızdan değilim. Romanımı HarperCollins’e satmadan önce hiç profesyonel olarak yazmamıştım. Üniversitede İngilizce uzmanı değildim bile. Aslında bunun tam tersiydim. Her zaman düzenli yazsam da, kendimi hep sayıların adamı olarak gördüm. Böylece sayısal bir alan seçtim ve ekonomi eğitimi aldım.
Görüldüğü gibi yazar yazmayı sevse de kendini sayısal alanda daha yetkin görmüş ve bildiğimiz kadarıyla seçtiği yolda da başarılı olmuştur. Çalıştığı şirketlerde yükselmiş ve iyi paralar kazanmıştır.
Hep istediğimi sandığım her şeye sahiptim. Her şey, gerçekten sevdiğim bir meslek hariç. Sonra iyi bir arkadaşım, Stephanie Williams beni aradı ve hayatımı sonsuza dek değiştirecek bir haber verdi. Ona son aşamaya gelmiş göğüs kanseri teşhisi konulmuş. Bu üniversiteden eski arkadaşınızdan duymayı bekleyeceğiniz bir haber değil. (Özellikle de sadece otuzundaysa) Bu haber beni oldukça sert çarptı ve hayatımı yeniden değerlendirmemi sağladı. Kulağa bayat geliyor biliyorum, ama doğru. Babam nefret ettiği bir işte neredeyse yirmi yıl çalıştıktan sonra daha 49 yaşındayken kanserden öldü. Kaderimin onunkiyle aynı olmasını istemiyordum.
Kaderinin anne ya da babasıyla aynı olmasını birçok yetişkin istemez. Kimse ailesinin hatalarına düşmek istemez. Fawer da babasının hatalarından ders almış gibi görünüyor ve sözlerini normal bir çocukluk geçirmediğini, 6 yaşındayken iki gözünde de korneada hasar oluşturan nadir bir hastalığa yakalandığını ve sonraki on yılını hastanelerde geçirmek zorunda kaldığını, bu zor zamanlarında tek sevdiği şeyin hastanede körler için banta okunmuş romanları dinlemek olduğunu anlatarak sürdürüyor. O yaşlarda diğer çocuklar gibi polis veya astronot değil, yazar olmakmış hayali.
Stephanie’yle konuştuktan sonra işimi bırakmaya ve yazar olmak olan çocukluk hayalimin peşinde koşmaya karar verdim. O da her zaman bir romancı olmayı istediği için (ki ödül kazanmış bir dergi yazarıydı) bir anlaşma yaptık. İkimiz de yazımızı tamamlayana kadar her gün birlikte yazacaktık. Ertesi gün metroyla onun yaşadığı Brooklyn Heights’a gittim, birlikte Starbucks’a yol aldık (her birimizin dizüstü bilgisayarları dikkatlice koltukaltımıza sıkıştırılmış bir şekilde), fişe taktık ve yazmaya başladık.
O gün yaklaşık iki saat yazan iki arkadaş karar verdikleri gibi her gün birlikte yazmaya devam etmişler. Yaklaşık bir ay boyunca hiç aksatmadan her gün yazıyorlar; fakat daha sonra Stephanie’nin rahatsızlığı artmış ve hastaneye yatmak zorunda kalmış. Fawer ise her gün yazmaya devam etmiş. Bir yıl sonra 2003’te romanını tamamlayan Fawer romanını tanınmış bir yayınevine vermiş, Stephanie ise bir arkadaşı tarafından kurulmakta olan yeni bir yayınevine vermeyi tercih etmiş. 2004’te kitabı basılan Stephanie o gün için hayatındaki en mutlu günü olduğunu söylemiş fakat iki hafta sonra hastalığına olan savaşını kaybederek vefat etmiş.
Stephanie bana sevdiğim işi yapmanın ne kadar önemli olduğunu görmemde yardım etti çünkü ne kadar zamanın kaldığını asla bilemiyorsun. Şimdi artık ben tam zamanlı bir yazarım.
Görüldüğü gibi yazar daha önceki işinde yükselmiş ve iyi para kazanmış olsa da sevdiği işi yapmanın yerini hiçbir şeyin tutamayacağını söylemekte.
Türkiye’de Nisan 2006’da ilk basımı çıkan OlasılıkSız o kadar ilgi görmüştür ki, ardından yayımlanan Empati isimli kitabı ilk olarak Türkçeye çevrilmiş ve ilk Türkiye’de yayımlanmıştır.
Ananda Coomaraswamy
İngiliz filozof
Sri Lankalı hukukçu ve filozof Mutu Coomaraswamy ile İngiliz eşi Elizabeth Beeby'nin oğulları ve Rene Guenon ve Frithjof Schuon ile birlikte Tradisyonalist Ekol'ün kurucularından biridir. 1917 yılında Boston Güzel Sanatlar Müzesi'nde Hint Sanatı departmanında yöneticilik yapmaya başlayan Coomaraswamy, sanat metafiziği ve Hint sanatına dair öncü çalışmalarıyla tanınmış da olsa batı ve doğu gelenekleri ile ilgili çeşitli yayın organlarında çıkan pek çok önemli makalesiyle Tradisyonalist ekolün önde gelen sözcülerindendir.
Doğum tarihi ve yeri22 Ağustos 1877, Kolombo
Ölüm tarihi ve yeri9 Eylül 1947 (70 yaşında), Needham
EvlilikleriStella Bloch, Ratan Devi, Ethel Mary Partridge
Sri Lankalı hukukçu ve filozof Mutu Coomaraswamy ile İngiliz eşi Elizabeth Beeby'nin oğulları ve Rene Guenon ve Frithjof Schuon ile birlikte Tradisyonalist Ekol'ün kurucularından biridir. 1917 yılında Boston Güzel Sanatlar Müzesi'nde Hint Sanatı departmanında yöneticilik yapmaya başlayan Coomaraswamy, sanat metafiziği ve Hint sanatına dair öncü çalışmalarıyla tanınmış da olsa batı ve doğu gelenekleri ile ilgili çeşitli yayın organlarında çıkan pek çok önemli makalesiyle Tradisyonalist ekolün önde gelen sözcülerindendir.
Doğum tarihi ve yeri22 Ağustos 1877, Kolombo
Ölüm tarihi ve yeri9 Eylül 1947 (70 yaşında), Needham
EvlilikleriStella Bloch, Ratan Devi, Ethel Mary Partridge
George Orwell
İngiliz romancısı ve denemecisi George Orwell, 1903 yılında Hindistan'da doğdu. 1922 yılında öğrenimini tamamladıktan sonra Birmanya'ya giderek İmparatorluk Polis Teşkilatı'na girdi. 1928'de teşkilattan istifa etti ve anılarını Burmese Days (1933) adı altında yayınladı. Aynı yıl yazdığı Down and Out in Paris and London adlı kitabında Paris ve Londra'da geçen günlerini anlatı İspanya İç Savaşı üzerine izlenimlerini, Katalonya'ya Selam (1938) adlı kitabında aktardı. Çağdaşlarını modern dünyanın sorunları üzerinde düşündürmek isteyen ve birçok eleştirmenin 'İngiltere'nin Bilinci" olarak nitelendirdiği Orwell'in Swift tarzında yazdığı Hayvanlar Çiftliği (1945) ve 1949 yılında yayınladığı 1984 adlı romanları gelecek ile ilgili düşüncelerini yansıtan bir çeşit vasiyetname niteliği taşır. George Orwell, 1950 yılında Londra'da öldü.
Edward Hallett Carr
EDWARD HALLETT CARR 28 Haziran 1892de Londra'da doğdu. 3 Kasım 1982'de Cambridge'de öldü. 1916'da Dışişleri Bakanlığı'nda çalışmaya başladı. 1919'da İngiliz delegasyonumla Versailles Konferansı'na kauldı. İngiliz Dışişleri Bakaniıgı'nda kurulan Sovyetler Birliği Dairesi'nde çalışmalarını sürdürdü. 193ö'da bakanlıktan ayrılarak, çeşidi üniversitelerde öğretim üyeliği yaptı. 1941-46 yılları arasında Tfte Tîmes'da yayın yönetmen yardımcısı olarak çalıştı. Carr'a göre tarihçi, olguları ya da kişisel yorumunu öne çıkarmamalı, tarihçi ile olgular arasındaki karşılıklı ve kesintisiz etkileşim sürecinde, bugün ile geçmiş arasındaki diyalogu sürekli kılmalıdır. Bu nedenle tarihçi, sunduğu olguların doğruluğunu kanıtlamanın ötesinde, araştırdığı konuyla ilgili bilinen ya da bilinebilecek tüm verileri e!e almak zorundadır. Başlıca Eserleri: Dosloyevsfty, 1931 [Dostoyevski, çev. Ayhan Gerçekler, İletişim Yay., 2000); The Rommüt Exiles, 1933 [Romomifc Sürgünler, çev. Şamil Beştoy, Ciziyazılan Yay., 20011; Kari Marx, 1934; inurnational Rclations Since tke Peace Trtaties, 1937
("Banş Antlaşmalarından Sonra Uluslararası ilişkiler"); Michael Bahunin, 1927 [MicJıoel Bakunin, çev. Pelin Siral, İletişim Yay, 20071; The Tv/enty Years' Crises, 19191939, 1939 ("Yirmi Yıllık Bunalım, 1919-1939'); Britain: A Study of Foreign Polky from Versail es (o the Oulbveak oj War 1939 ("ingiltere'nin Versailles Antlaşmasından t
Savaşın Başlamasına Dek izlediği Dış Poiilika Üzerine Bir Çalışma"); Conditions oj Peace, 1942 ("Barış Koşulları"): Nai onaitsm and Afier, 1945 | Mil iyetçilik ve Sonrası, çev. Osman Akınhay, İletişim Yay., 1999]; The Sûviet Impaa m thc Westem Wbrid, 1946 ("Sovyeder'in Batı Dünyası Üzerine Eddsi"); Studies in Revolui on, 1950 ("Dev-rim Üzerine Çalışmalar"); Tiw Brfshevife RevolutİOTi, \9\7-\92\ 3 cilt, 1950-1953
| Bolştvife üfvrimi, 3 cilt, çev. Orhan Suda {1-11), çev. Tuncay Birkan (III). Metis Yay, 1989-20041; The New Society, 1951 ("Yeni Toplum"); German-Soviet Relations B«(vveftt (ke Tivo VJorlâ Wan, 1951 ("iki Dünya Savaşı Arasında Sovyet-Alman İlişkileri"); The Irtlerregnum 1923-1924,1954 (İktidar Boşluğu Dönemi 1923-192t"); Soöalüm in One Countty 1924-1926, 3 cilt, 1958-1964 ("Tek Ülkede Sosyalizm 19241926"); What is Hisıory?, 1961 [Tarik Nedir?, çev. Misket Gizem Oztürk. İletişim Yay., 20011; 1917: BejoK and After, 1969 ("1917: Öncesi ve Sonrası"); Foundatiom oj a Planntd Ecowmy (1. cilt R.W Davies ile), 3 cilt, 1969-1978 ("Planlı Ekonominin Temelleri"); The Russian Revolution frcm tenin to Stalin, 1979 [Lenin'den Stalin'f Rus Devrimi I917-J929, çev, Levent Cinemre.Mer Yay., 1992]; Loıin loSidin, 1979 ("Lenin'den Stalin'e"); From Napotion (o Sfıılltı, 1980 ("Napoleon'dan Stalin'e"); The Twiligfıt ofthe Comintem, 1982
("Banş Antlaşmalarından Sonra Uluslararası ilişkiler"); Michael Bahunin, 1927 [MicJıoel Bakunin, çev. Pelin Siral, İletişim Yay, 20071; The Tv/enty Years' Crises, 19191939, 1939 ("Yirmi Yıllık Bunalım, 1919-1939'); Britain: A Study of Foreign Polky from Versail es (o the Oulbveak oj War 1939 ("ingiltere'nin Versailles Antlaşmasından t
Savaşın Başlamasına Dek izlediği Dış Poiilika Üzerine Bir Çalışma"); Conditions oj Peace, 1942 ("Barış Koşulları"): Nai onaitsm and Afier, 1945 | Mil iyetçilik ve Sonrası, çev. Osman Akınhay, İletişim Yay., 1999]; The Sûviet Impaa m thc Westem Wbrid, 1946 ("Sovyeder'in Batı Dünyası Üzerine Eddsi"); Studies in Revolui on, 1950 ("Dev-rim Üzerine Çalışmalar"); Tiw Brfshevife RevolutİOTi, \9\7-\92\ 3 cilt, 1950-1953
| Bolştvife üfvrimi, 3 cilt, çev. Orhan Suda {1-11), çev. Tuncay Birkan (III). Metis Yay, 1989-20041; The New Society, 1951 ("Yeni Toplum"); German-Soviet Relations B«(vveftt (ke Tivo VJorlâ Wan, 1951 ("iki Dünya Savaşı Arasında Sovyet-Alman İlişkileri"); The Irtlerregnum 1923-1924,1954 (İktidar Boşluğu Dönemi 1923-192t"); Soöalüm in One Countty 1924-1926, 3 cilt, 1958-1964 ("Tek Ülkede Sosyalizm 19241926"); What is Hisıory?, 1961 [Tarik Nedir?, çev. Misket Gizem Oztürk. İletişim Yay., 20011; 1917: BejoK and After, 1969 ("1917: Öncesi ve Sonrası"); Foundatiom oj a Planntd Ecowmy (1. cilt R.W Davies ile), 3 cilt, 1969-1978 ("Planlı Ekonominin Temelleri"); The Russian Revolution frcm tenin to Stalin, 1979 [Lenin'den Stalin'f Rus Devrimi I917-J929, çev, Levent Cinemre.Mer Yay., 1992]; Loıin loSidin, 1979 ("Lenin'den Stalin'e"); From Napotion (o Sfıılltı, 1980 ("Napoleon'dan Stalin'e"); The Twiligfıt ofthe Comintem, 1982
2 Mayıs 2017 Salı
Vüs’at O. Bener
Vüs’at O. Bener (1922 Samsun - 2005 Ankara). İlkokulu
Erzincan’da, ortaokulu Sivas’ta okudu; Bursa Işıklar Askeri Lisesi ve Harp Okulu’ndan sonra 1953’e kadar orduda görev yaptı. 1957’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Kamu kuruluşlarında çalıştı; 1992’de emekli oldu.
1950’de New York Herald Tribune gazetesi ile Yeni İstanbul gazetesinin ortaklaşa düzenledikleri öykü yarışmasına katıldı; “Dost” adlı öyküsüyle dikkat çekti. Seçilmiş Hikâyeler, Varlık, Yeditepe dergilerinde yayımladığı öykülerle tanındı. Öykülerinden “Dost” Fransızcaya, “Batak” Almancaya, “İlki” İngilizceye çevrildi. Hakkında, Vüs’at O. Bener: Kara Anlatı Yazarı (Semih Gümüş; 1994), Vüs’at O. Bener: “Bir Tuhaf Yalvaç” (Norgunk, 2004) ve Yaşamasız Yazabilmek (Reyhan Tutumlu, 2010) adlı kitaplar yayımlandı.
Erzincan’da, ortaokulu Sivas’ta okudu; Bursa Işıklar Askeri Lisesi ve Harp Okulu’ndan sonra 1953’e kadar orduda görev yaptı. 1957’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Kamu kuruluşlarında çalıştı; 1992’de emekli oldu.
1950’de New York Herald Tribune gazetesi ile Yeni İstanbul gazetesinin ortaklaşa düzenledikleri öykü yarışmasına katıldı; “Dost” adlı öyküsüyle dikkat çekti. Seçilmiş Hikâyeler, Varlık, Yeditepe dergilerinde yayımladığı öykülerle tanındı. Öykülerinden “Dost” Fransızcaya, “Batak” Almancaya, “İlki” İngilizceye çevrildi. Hakkında, Vüs’at O. Bener: Kara Anlatı Yazarı (Semih Gümüş; 1994), Vüs’at O. Bener: “Bir Tuhaf Yalvaç” (Norgunk, 2004) ve Yaşamasız Yazabilmek (Reyhan Tutumlu, 2010) adlı kitaplar yayımlandı.
Korhan Kaya
Korhan Kaya, 1959 yılında Ankara'da doğdu. 1981'de AÜ DTCF Hindoloji Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde 1985'te yüksek lisans, 1990'da doktora öğrenimini tamamladı. 1985'te araştırma görevlisi, 1996'da doçent oldu. 2000 yılı Ocak ayında, Hindistan'da Delhi Sanskrit Üniversitesi, Sahitya Akademisi, Allahabad Üniversitesi ve bazı enstitülerde incelemelerde bulundu.
Korhan Kaya'nın daha önce yayımlanan eserleri arasında; Hint Destanları (Ankara, 1994), Hint Mitolojisi (Ankara, 1997), Hintlilerde Tanrı (Ankara, 1998;, Hint Masalları (Ankara, 1998), Buddhistlerin Kutsal Kitapları (Ankara, 1999), Hortlağın Yirmi Beş Öyküsü (Ankara, 2000) ve Hinduizm (Ankara, Dost, 2001) sayılabilir.
Korhan Kaya'nın daha önce yayımlanan eserleri arasında; Hint Destanları (Ankara, 1994), Hint Mitolojisi (Ankara, 1997), Hintlilerde Tanrı (Ankara, 1998;, Hint Masalları (Ankara, 1998), Buddhistlerin Kutsal Kitapları (Ankara, 1999), Hortlağın Yirmi Beş Öyküsü (Ankara, 2000) ve Hinduizm (Ankara, Dost, 2001) sayılabilir.
Kasım Küçükalp
1974 yılında Erzurum'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdi (1999).
Uludağ Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Anabilim Dalı'nda araştırma görevlisi oldu (2000).
"Nietzche'nin Postmodernizme Felsefe Bakımından Etkisi” adlı teziyle yüksek lisansını (2002).
“Batı Metafiziğinin Dekonstrüksiyonuna Yönelik iki Yaklaşım, Heidegger ve Derrida” konulu teziyle doktorasını (2008) tamamladı.
2003'ten beri yayımlanan Felsefe Ansiklopedisi nde genel koordinatörlük yapan Küçükalp, halen Uludağ Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Anabilim Dalı'nda görev yapmaktadır.
Uludağ Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Anabilim Dalı'nda araştırma görevlisi oldu (2000).
"Nietzche'nin Postmodernizme Felsefe Bakımından Etkisi” adlı teziyle yüksek lisansını (2002).
“Batı Metafiziğinin Dekonstrüksiyonuna Yönelik iki Yaklaşım, Heidegger ve Derrida” konulu teziyle doktorasını (2008) tamamladı.
2003'ten beri yayımlanan Felsefe Ansiklopedisi nde genel koordinatörlük yapan Küçükalp, halen Uludağ Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Anabilim Dalı'nda görev yapmaktadır.
Işık Ergüden
1960 İstanbul doğumlu. Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okudu. Yayımlanmış çok sayıda çeviri kitabı vardır. Ayrıca, ağırlıklı olarak deneme türünde metinler de yazmaktadır.
Celal Üster
1947'de İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğrenim gördü. Cumhuriyet Gazetesi Kültür Servisi'ni yönetti. Cumhuriyet Kitap'ın yayın yönetmenliğini üstlendi. 1983'te George Thomson'ın Tarihöncesi Ege adlı yapıtının çevirisiyle Yazko Çeviri dergisinin Azra Erhat Odülü'ne değer görüldü. Yaroslav Haşek'ten George Orwell'e, D.H. Lawrence'tan Iris Mjrdoch'a, Juan Rulfo'dan Jorge Luis Borges'e, Mario Vargas Llosa'dan John Berger'a Paulo Coelho'dan Roald Dahl'a pek çok yazarın yapıtlarını dilimize kazandırdı.
Ahmet Cevizci
1959 yılında Bursa'da doğdu Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü'nden mezun oldu ( 1982).
Aynı fakültede "Sokratik Diyaloglarda Yöntem" konulu teziyle yüksek lisansını (1984), "Platon'un Bilgi Teorisi" adlı teziyle de doktorasını (1992) tamamladı.
1989-1991 yıllarında Sorbonne Üniversitesinde doktora düzeyinde araştırmalar yaptı.
1996 yılında doçent. 2001'de profesör oldu.
Felsefe Ansiklopedisi nin editörlüğünü yürüten Cevizci, halen Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde öğretim üyesidir.
Aynı fakültede "Sokratik Diyaloglarda Yöntem" konulu teziyle yüksek lisansını (1984), "Platon'un Bilgi Teorisi" adlı teziyle de doktorasını (1992) tamamladı.
1989-1991 yıllarında Sorbonne Üniversitesinde doktora düzeyinde araştırmalar yaptı.
1996 yılında doçent. 2001'de profesör oldu.
Felsefe Ansiklopedisi nin editörlüğünü yürüten Cevizci, halen Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde öğretim üyesidir.
Mehmet Kanar
1 Ocak 1954 tarihinde Konya'da doğdu. Yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları bölümünde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü'nden emekli oldu.
Fars Dili ve Edebiyatı, Türk Dili, Kültürü ve Edebiyatı ile ilgili sözlük, çeviri, gramer, tenkidli metin, dil öğretimi, sadeleştirrne çalışmalarında bulundu,YKY aracılığıyla Modem İran Edebiyatının Türkiye'de tanınmasında katkısı oldu. Sadık Hidayet'ten yaptığı Hayyarn'ın Teraneleri (YKY) adlı çevirisiyle bu dalda birincilik ödülünü aldı.
Öte yandan İran Cumhurbaşkanlığınca Fars Dili ve Edebiyatı araştırmaları alanında "üstün araştırmacı" ödülüne layık görüldü. Halen Yeditepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı ile Tarih bölümlerinde ders vermektedir.
Özellikle Sâdık Hidâyet'ten yaptığı çevirilerle tanınan Kanar, ayrıca Fars dili ve edebiyatı üzerine ders kitapları, sözlükler (örn. Büyük Türkçe-Farsça Sözlük, 1993) ve derlemeler (örn. Modern İran ve Afgan Öyküleri Antolojisi, YKY, 1995; İran Masalları, YKY, 1996) hazırlamış, inceleme ve çeviriler yayımlamıştır.
Fars Dili ve Edebiyatı, Türk Dili, Kültürü ve Edebiyatı ile ilgili sözlük, çeviri, gramer, tenkidli metin, dil öğretimi, sadeleştirrne çalışmalarında bulundu,YKY aracılığıyla Modem İran Edebiyatının Türkiye'de tanınmasında katkısı oldu. Sadık Hidayet'ten yaptığı Hayyarn'ın Teraneleri (YKY) adlı çevirisiyle bu dalda birincilik ödülünü aldı.
Öte yandan İran Cumhurbaşkanlığınca Fars Dili ve Edebiyatı araştırmaları alanında "üstün araştırmacı" ödülüne layık görüldü. Halen Yeditepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı ile Tarih bölümlerinde ders vermektedir.
Özellikle Sâdık Hidâyet'ten yaptığı çevirilerle tanınan Kanar, ayrıca Fars dili ve edebiyatı üzerine ders kitapları, sözlükler (örn. Büyük Türkçe-Farsça Sözlük, 1993) ve derlemeler (örn. Modern İran ve Afgan Öyküleri Antolojisi, YKY, 1995; İran Masalları, YKY, 1996) hazırlamış, inceleme ve çeviriler yayımlamıştır.
Halide Edib Adıvar
HALİDE EDİB ADIVAR, 1882’de İstanbul’da doğdu. Üsküdar’daki Amerikan Kız Koleji’nde okudu. 1908’de gazetelere yazmaya başladığı kadın haklarıyla ilgili yazılarından ötürü gericilerin düşmanlığını kazandı.
31 Mart Ayaklanması sırasında bir süre için Mısır’a kaçmak zorunda kaldı. 1909’dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. 1919’da Sultanahmet Meydanı’nda, İzmir’in işgalini protesto mitinginde etkili bir konuşma yaptı. 1920’de Anadolu’ya kaçarak Kurtuluş Savaşı’na katıldı.
Kendisine önce onbaşı, sonra üstçavuş rütbesi verildi. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası ile siyasal görüş ayrılığına düştü. Ardından 1917’de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar’la birlikte Türkiye’den ayrıldı. 1939’a kadar dış ülkelerde yaşadı.
O yıllarda konferanslar vermek üzere Amerika’ya ve Mahatma Gandi tarafından Hindistan’a çağrıldı. 1939’da İstanbul’a dönen Adıvar, 1940’ta İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu, 1950’de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954’te istifa ederek evine çekildi ve 1964’te öldü.
31 Mart Ayaklanması sırasında bir süre için Mısır’a kaçmak zorunda kaldı. 1909’dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. 1919’da Sultanahmet Meydanı’nda, İzmir’in işgalini protesto mitinginde etkili bir konuşma yaptı. 1920’de Anadolu’ya kaçarak Kurtuluş Savaşı’na katıldı.
Kendisine önce onbaşı, sonra üstçavuş rütbesi verildi. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası ile siyasal görüş ayrılığına düştü. Ardından 1917’de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar’la birlikte Türkiye’den ayrıldı. 1939’a kadar dış ülkelerde yaşadı.
O yıllarda konferanslar vermek üzere Amerika’ya ve Mahatma Gandi tarafından Hindistan’a çağrıldı. 1939’da İstanbul’a dönen Adıvar, 1940’ta İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu, 1950’de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954’te istifa ederek evine çekildi ve 1964’te öldü.
Güney Dinç
Güney Dinç (1936, İzmir). Karşıyaka Lisesi 'nden sonra 1958 'de İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Öğrencilik yıllarının ürünleri olan şiir, öykü ve denemeleri, Şairler Yaprağı, Onüç, Galeri, Salkım, Varlık, Seçilmiş Hikayeler dergilerinde yayımlandı. 1964-1970 yılları arasında Türkiye İşçi Partisi'nin Karşıyaka İlçe Başkanlığı, İzmir İl Başkanlığı ve Genel Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. TİP'in Ege'deki örgütlenme ve seçim çalışmalarına katıldı. 1967 seçimlerinde İzmir İl Genel Meclisi Üyesi seçildi.
Güney Dinç, 1961 yılından beri İzmir'de serbest avukat olarak çalışmaktadır. Çağdaş Hukukçular Derneği'nin her yıl yinelenen "Hukuk Mücadelesi'nde Emek Ödülü", 1998 yılında Güney Dinç'e verildi. Aynı yıl İzmir Barosu Yönetim Kurulu, AİHM Yargıcı Prof. Dr. Feyyaz Gölcüklü ile Avukat Güney Dinç'in, insan hakları hukukunun gelişimine katkıları nedeniyle adli yılın açılışında özel olarak ödüllendirilmelerini kararlaştırdı.
Kitapları: YÖK Çıkmazı, Bilim ve Sanat Yayınevi, 1986; İnsan Haklarına Uzanmak, Say Yayınları, 1986; Güvensizlik Üçgeni (1402'likler, Güvenlik Soruşturması, Fişleme), Say Yayınları, 1987; Pençeli Adalet, Boyut Yayınevi, 1988; Yedi Domuzlu Altın, Bilgi Yayınevi, 1990; AİHS'ne Göre İnanç, Anlatım ve Örgütlenme Özgürlükleri, İzmir Barosu, 2005; AİHS'ne Göre Adil Yargılanma Hakkı, İzmir Barosu, 2006; Sorularla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Türkiye Barolar Birliği, 2006; AİHS'ne Göre Malvarlığı Hakları, Türkiye Barolar Birliği, 2007; AİHS'ne Göre Çevre ve İnsan, Türkiye Barolar Birliği, 2008; Mehmet Nail Bey'in Derlediği Kartpostallarla Balkan Savaşı [1912 -1913], YKY, İstanbul, 2008.
Güney Dinç, 1961 yılından beri İzmir'de serbest avukat olarak çalışmaktadır. Çağdaş Hukukçular Derneği'nin her yıl yinelenen "Hukuk Mücadelesi'nde Emek Ödülü", 1998 yılında Güney Dinç'e verildi. Aynı yıl İzmir Barosu Yönetim Kurulu, AİHM Yargıcı Prof. Dr. Feyyaz Gölcüklü ile Avukat Güney Dinç'in, insan hakları hukukunun gelişimine katkıları nedeniyle adli yılın açılışında özel olarak ödüllendirilmelerini kararlaştırdı.
Kitapları: YÖK Çıkmazı, Bilim ve Sanat Yayınevi, 1986; İnsan Haklarına Uzanmak, Say Yayınları, 1986; Güvensizlik Üçgeni (1402'likler, Güvenlik Soruşturması, Fişleme), Say Yayınları, 1987; Pençeli Adalet, Boyut Yayınevi, 1988; Yedi Domuzlu Altın, Bilgi Yayınevi, 1990; AİHS'ne Göre İnanç, Anlatım ve Örgütlenme Özgürlükleri, İzmir Barosu, 2005; AİHS'ne Göre Adil Yargılanma Hakkı, İzmir Barosu, 2006; Sorularla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Türkiye Barolar Birliği, 2006; AİHS'ne Göre Malvarlığı Hakları, Türkiye Barolar Birliği, 2007; AİHS'ne Göre Çevre ve İnsan, Türkiye Barolar Birliği, 2008; Mehmet Nail Bey'in Derlediği Kartpostallarla Balkan Savaşı [1912 -1913], YKY, İstanbul, 2008.
A. Ekrem Ülkü
İstanbul’da doğdu İ.Ü. İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Banka müfettişliği, müdürlüğü, özel şirket yöneticiliği yaptıktan sonra halen iş yaşamını sigortacı olarak sürdürmekte. Sosyal, kültürel, spritüel, felsefî amaçlı bir çok dernek ve vakfın kurucusu, yöneticisi ve üyesi oldu. Kendini geliştirmeye yönelik araştırma ve çalışmalarını söyleşi, panel ve makalelerle izleyenler ve dinleyicileri ile paylaştı. Aynı konularda, radyo programlarına konuşmacı olarak katıldı.
10 yıldır üzerinde çalıştığı Yahudi Kadim Mistik Öğretisi- KABALA adlı kitabı, Yeni İnsan Yayınevi tarafından basıldı, kısa sürede tükendi, e-kitap olarak okuyucuları ile buluşuyor. İkinci kitabı “Ulusların Babası İbrahim” kitabından sonra “Pratik Kabala – Gematria, Notarikon, Temurah ve Tarot” başlığı ile 3. kitabı yazım aşamasında.
Kitapları:
Kabala Yahudi Kadim Mistik Öğretisi
10 yıldır üzerinde çalıştığı Yahudi Kadim Mistik Öğretisi- KABALA adlı kitabı, Yeni İnsan Yayınevi tarafından basıldı, kısa sürede tükendi, e-kitap olarak okuyucuları ile buluşuyor. İkinci kitabı “Ulusların Babası İbrahim” kitabından sonra “Pratik Kabala – Gematria, Notarikon, Temurah ve Tarot” başlığı ile 3. kitabı yazım aşamasında.
Kitapları:
Kabala Yahudi Kadim Mistik Öğretisi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)