Alaeddin Halaci Delhi Sultanlığında iktidarda olan Halaci Hanedanına mensup
Afgan kökenli Türk sultan. Hanedanın en güçlü hükümdarı sayılır, 1296 – 1316
yılları arasında hüküm sürmüştür. Alaeddin Halaci, Delhi Sultanı olan Celaleddin
Firuz Halaci’nin yeğeni ve damadıydı. Celaleddin Firuz Halaci Aladdin’i
Allahabad şehrinin yakınlarındaki Kara şehrinin valisi olarak görevlendirir.
1296 yılında tahta geçebilmek için amcasını öldürür. Ancak öldürülen sultanın
eşi Melike Cihan oğlu rüknettin Halaci’yi tahta çıkartmak ister. Egemen olduğu
Kara şehrinden Delhi’ye yürüyen Alaeddin 3 Ekim 1296 tarihinde şehre girer ve
kendisini sultan ilan eder. Öldürülen sultanın oğulları kör edilir ve eşi de
hapse atılır. Egemenliğini kurmak için sultanlıktaki zengin ve güçlü asil
ailelere saldırır. Çok sayıda asil aile mensubu öldürülür, tutuklanır,
egemenliklerindeki şehirler yağmalanır. 11297 yılında Gucerat yağmalanır.
Racistan’ın hakimi Kanhad Dev Songara, Alaeddin’in komutanını yenerek önceden
yağmalanan kutsal Somnat Tapınağından alınan tanrı Şiva’nın putunun kırılan
parçalarını kutsal sayılan Ganj Nehrinde yıkayarak yeniden biraraya getirerek
yerine koyar.
Alaeddin Halaci 80 bin süvariye sahip büyük bir
ordusunu Hammir Dev Chauhan üzerine gönderse de başarısız olur ve püskürtülür.
Ranthambore Kalesine karşı 1301 yılında kendisi bizzat ordunun başına geçerek
sefer düzenler. Uzun süren kanlı kuşatmadan sonra Alaeddin diplomasiye başvurur.
Ateşkes görüşmeleri sırasında kaleyi savunan iki komutanı olan Ratipal ve
Ranmal’i oyuna getirerek kendi tarafına çeker ve kaleyi ele geçirir. Sonrasında
Gucerat’ın tamamını ele geçirir. 1294 yılında Kubilay Han öldüğünde Moğol
İmparatorluğu çeşitli hanlıklara bölünür. Orta Asya’da bulunan ve Afganistan’dan
Hindistan’a yayılmaya çalışan Çağatay Hanlığının başında o dönemde Yesü Duva
bulunmaktadır. Duva bölgeyi almaya çalışsa da Delhi Sultanlığı, Zafer Han
komutasındaki ordularıyla 1297 yılında Moğolları yener.
Bu
dönemden sonra Hindistan’a sayısız Moğol seferi düzenlenecek ve Moğollar genelde
sınırlı başarılar elde edecekler, kalıcı fetihler gerçekleştiremeyeceklerdir.
1299 yılında Yesü Duva’nın oğlu Qutlugh Khwaja komutasındaki 200 bin kişilik
Moğol Ordusu Delhi önlerine gelir. Diplomasiye başvurarak güçlü düşmanla
uzlaşmasını öneren danışmanlarının aksine Moğollara doğrudan saldırma kararı
alan Alaeddin Halaci, öncü olarak Zafer Han komutasındaki orduyu gönderir.
Moğollar Zafer Han’ı öldürseler de çok yıpranacaklar ve bizzat Alaeddin
Halaci’nin komutasındaki saldırılar karşısında Delhiş önlerinden geri çekilmek
zorunda kalacaklardır. Moğollar yenilgiden dersler çıkartarak bir sonraki istila
girişimi için Alaeddin’in hamlesini beklerler. Racistan’daki Chittorgarh’yı ele
geçirmeye çalışırken hafif ve hızlı bir orduyla Delhi’ye saldırırlar.
İlerleyemeyen Alaeddin Siri kalesine sığınıp Moğolların Delhi hariç tüm bölgeyi
yakıp yıkmalarını seyretmek zorunda kalır. Sonunda aylarca kalesinden çıkmayan
düşman karşısında yılgınlığa kapılan Moğol askerlerin baskısıyla ordu yeniden
geri çekilir. Moğol orduları güçlü olmalarına rağmen düşman yerel halk yüzünden
yurtlarından uzak şekilde uzun süre ayrı kalamazlar.
Moğol
istilasını atlatan Alaeddin Halaci savunmalarını güçlendirmeye çaba gösterir.
Sınır güvenliği için özel birlikler oluşturur. Bundan sonra bölgeyi yağmalamk
için saldıran Moğol komutanlar başarılı savunma taktikleri sayesinde yakalanacak
ve orduları püskürtülecektir. Moğol komutanların filler tarafından ezilerek
öldürüldüğü rivayet edilir. 1306 yılındaki Moğol istilasında ise Pencap valisi
Gazi Melik ve Malik Kafur komutasındaki Delhi Sultanlığı ordusu saldırıyı
püskürtür ve 50 bin Moğol askerini esir alır. Alaeddin Halaci tüm esirleri
öldürür. Bu hezimetten sonra Çağatay Hanlığı saldırıları kesilecektir. 1308
yılından sonra Moğolların Hindistan’a saldırmamasının ardında çok sayıda sebep
vardır. Bunlardan en önemlileri Moğol süvarilerin alışık oldukları ve rahat
hareket ettikleri düz ovalar bu bölgede bulunmamakta, dağlık ortam ve aşırı
sıcaklar Moğol savaşçıları zorlamaktadır. Ayrıca Moğol saldırılarına karşı
Alaeddin Halaci’nin uyguladığı acımasız tutum da caydırıcı olmuştur. Moğolların
Hindistan’ı ele geçiremeyeceklerini anlamaları açısından Alaeddin Halaci’nin
varlığı önemli olmuştur. Moğol saldırılarını beklemektense Moğol topraklarına
saldırma taktiğini benimseyen sultan Kandahar, Gazni ve Kabil’e ara sıra yağma
amaçlı seferler düzenlemiştir. Moğol ve Hint egemenlik sınırları Timurlenk
dönemine kadar aşağı yukarı korunmuştur.
1301 yılında
Gucerat’ın alınmasından sonra sıra Rajput krallıklarından olan ve Müslümanların
eline hiç geçmemiş olan Mewar’dadır. 28 Ocak 1303 tarihinde Alaeddin Halaci
sefere çıkar. İlk olarak saldırılan Chitor kalesi Rana Ratan Singh tarafından
başarıyla savunulur. Sonunda yedi ay süren kuşatmanın ardından kale ele
geçirilir. Alaeddin kaleyi almasına rağmen bölge halkını direnişi kıramaz. Bunu
aşmak için yerel bir Rajput olan Maldeo’yu bala geçirir. Ancak Alaeddin’in
ölümünden sonra bölge yine bağımsızlığını kazanacaktır. Alaeddin’in fetihleri
bölgedeki diğer krallıklara korku salacak ve birleşmelerine yolaçacaktır. Malwa
kanlı bir muharebe sonunda ele geçirilir ve hükümdarı Harnana Koka öldürülür.
1308 yılındaise Marwar alınır, yerel kral Satal Dev yakalanarak idam edilir.
Yine kanlı muharebeler sonunda Jalore de alınır. 1306 yılında Devagiri alınır.
Kuzeydeki fethedilen bölgelerden askerlerin katılımıyla güçlenen ordusunun
başında Malik Kafur olan Alaeddin artık Rai Rayan (krallar kralı) ünvanını
kullanmaya başlar. Devagiri’den sonra Warangal da ele geçirilir. Bundan sonra
ordunun üzerine yürüdüğü Hoysala Hanedanı savaşmadan teslim olacak ve Malik
Kafur Delhi’ye büyük bir ganimetle dönecektir. Alaeddin 1316 yılının Ocak ayında
hastalanarak ölür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder